Organ Naklinin
Yirmibeşinci Yılı
İki Büyük Etkinlikle
Kutlandı
•Mahmut Temizyürek - Bütün Dünya•
“Benim yarışmayı kazanıp madalya
almam hiç önemli değil. Ben madalyamı yıllar önce eşime verdiğim böbrekten sonra
onun yüzünü gülerken gördüğümde ve o kana kana su içerken aldım."
Bu sözler, I. Türkiye Transplant Oyunları adlı organ nakilliler oyun larında yarışmacı Yaşar Yener’e ait.
"Bir sen varsın sevdiğim, bir ben varım
Belki de ikimiz biriz, yarım yarım."
Bu sözler de Emre Urgenç’in annesine söylediği söz. Annesi Hoşgör Hanım, ona böbreğini vererek azrailin elinden çekip almıştı oğlu
nu. Emre şimdi, yüzmede, koşuda,
bilardoda ve güllede yarışmalara katılıyor.
Yarışmacı Pakistanlı Salem Ahmet
ise, yaşama yeniden dönüşüyle edindiği bilgeliği şu sözleri yansıtıyor: "Yaşam
bir dondurma gibidir, onu zamanında yiyip tüketmezsen o eriyip gider."
"Bizim için burada bulunmah çok yahşıdır. Biz gendi
melmeketemizde, gomşumuz Türkiye’de ve her melmekette böğrek, çiger nakli
olmuşların yarışmalarda gavuşmasından çoh memnunuh". Bu sözler de İranlı Davut
Alizade’ye ait.
Bu sözlerin sahiplerinin buluştuğu
yer, I. Türkiye Organ Nakilliler Oyunları. Bu oyunlar, Türkiye’de bir ilkin
başlamasıydı aynı zamanda. Organ nakli olmuş, ölümün kıyısından dönmüş kişilerin
yaşama dört elle sarılışlarının ve yaşam kalitelerini yükseltmelerinin
ülkemizdeki bir temsiliydi. Gerçekten de ülkemizde kronik organ hastalarının
ölümden yaşama dönüp bu düzeylere gelmesinin çarpıcı bir tarihi var.
Bu tarihin 25 yıl sonrasında, 2001 Kasım ayında Türkiye,
biri bilimsel, biri toplumsal iki büyüketkinliğe ev sahipliği yaptı.
Birincisi, Türkiye Organ Nakli Derneği’nin Başkent Üniversitesi’nin desteğiyle
düzenlediği "Böbrek Naklinde 25. Yıl" adlı
uluslararası kongre, ikincisi Organ Nakilliler Oyunları (ONO).
Böbrek Naklinde 25. Yıl Kongresi, dünyanın organ nakli
yapılan 21 ülkesinden öncü bilim adamlarının katılımıyla 7-9 Kasım tarihlerinde
Başkent Üniversitesi Bağlıca Kampusü’nde başlayıp, Kızılcahamam’da tamamlandı.
Kongre, böbrek naklinde geçen yirmibeş yılın kazandırdıkları ile daha
yapılabilecekler arasında köprü kuracak nitelikte bilgileri tartıştı ve
gelecekteki atılımlar açısından beklentisi yüksek bir kongre oldu. Kongreye,
dünyanın ağır savaş havasında bile Almanya, ABD, Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti,
Finlandiya, Hindistan, Hollanda, İngiltere, İran, İspanya, İsrail, İtalya,
Kazakistan, Kuveyt, Lübnan, Mısır, Pakistan, Polonya, Suudi Arabistan, Ukrayna
ve Yunanistan’dan katılanların yanısıra, aralarında Wesley Alexandr, Pekka
Hayry, Antony Monaco, Hasan Rızvi, Marwan Masrı gibi ünlü bilim adamlarının da katılması, kongrenin
bilimsel öneminin açık bir göstergesiydi.
Türkiye’de 3 Kasım 1975 tarihinde,
şu olay yaşanmıştı: Dr. Mehmet Haberal ve arkadaşları, Hacettepe Üniversite
Hastanesi’nin ameliyat odalarında rutin bir ameliyatın olağan havası içerisinde
yapılan bir nakille, milyonlarca insanımız için bir yaşam umudu müjdelemişti.
Ameliyat ekibi içinde Dr. Haberal’dan başka hiç kimse, insan böbrek
transplantasyonuna tanık olmamıştı. Ameliyat bilinçli bir düzen içerisinde
gerçekleştirilmiş, bir annenin (Mürvet Çalışkan) böbreği alınarak 13 yaşındaki
oğluna (Bahtiyar Çalışkan) takıldı.
3 Kasım 1975 tarihi, ülkemizde
binlerce kronik organ hastasının yaşamında ve Türkiye tıp tarihinde bir dönüm
noktasıdır. Geçen 25 yılda, kimileri dünya çapında, çok büyük adımlar atıldı.
Günümüzde organ nakli olağan bir tedaviye dönüştü ve binlerce ölümcül hastaya
yaşam verilebilir düzeye geldi.
Bugün ülkemizin birçok yöresinde bulunan yaklaşık 25merkezde böbrek, karaciğer, kalp,
kemik iliği, kornea nakilleri başta olmak üzere organ ve doku nakli
yapılabiliyor. 3 Haziran 1979’da çıkarılan 2238 sayı lı, 1982’de yeniden
düzenlenerek yürürlüğe giren 2594 sayılı Organ Nakli Yasası ise, başka ülkelerde
organ naklinin yasalaşması sırasında örnek alınan bir yasa niteliğindedir.
Üç gün süren kongrenin bu yıl başka bir anlamı daha vardı. Kongre, 5-6 Kasım’daki Organ Nakilliler Oyunları’nın (ONO) hemen ardından başladı. Yirmibeş yıl boyunca organ nakli çalışmalarının binlerce insanın ölümden dönmesini sağlamaktan da büyük bir başarısı oldu: Organ nakli yapılan bireylerin olağan yaşamlarına dönüp, çalışabilen, yaşamını olağan biçimde sürdürebilen, çoluk çocuk sahibi bireyler olmasının yanında her sağlıklı kişi gibi spor da yapabileceğini gösteren bir olimpiyat. 5-6 Kasım tarihlerinde işte bu olayın yaşanmasına tanık olduk. Türkiye’nin organ nakli olmuş kişileri çeşitli spor dallarında yarışmalar yaptılar.
Başkent Üniversitesi Bağlıca
Kampusü’nde başlayan ve Gölbaşı
Spor Tesisleri’nde devam eden bu oyunlara 26 sporcu katıldı. Bu
sporcuların ortak özellikleri böbrek ya da karaciğer nakli olmuş bireyler
olması. Türkiye, İran ve Pakistan’dan katılan sporcular yüzmenin çeşitli
dallarında ve tenis, masa tenisi, gülle, bilardo, koşu gibi dallarda yarıştılar,
uluslararası spor kuralları içerisinde derecelendirildiler ve bir törenle
madalyalarını boyunlarına taktılar.
Türkiye’nin organ nakli alanında
çağın vardığı çizgiye ulaştığı ve hatta kimi konularda onu da aştığı, nakillerin
ülkemizde artık rutin bir uygulamaya dönüştüğü bilinmekteydi.
Şimdi bu bilgiye bir yenisi daha eklendi: Bu oyunlar, organ nakli olan kişilerin toplumsal yaşama ka tılma düzeyinin ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesinin en somut göstergesi olmuştur.
Prof. Dr. Mehmet Haberal, geçen 25 yıl için şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de organ nakli, yalnızca buna hazır olan
hekimlerin değil, hekime güvenip
oğluna böbreğini seve seve veren Mürvet Hanım’ın cesareti sayesinde başladı.
Organ nakli, Ebru’nun, Çağın’ın, İlker’in, İrem’in annesi-babası gibi insanlar
sayesinde devam ediyor. Organ bağışının yetersiz olduğu durumlarda analardan,
babalardan, eşlerden, kardeşlerden hastaya organını vermesini istedik. Babası
İrem’e, annesi İlker’e,
karaciğerinin bir bölümünü
vermeseydi, bu iki kardeş
yaşayamayacaktı.
Organ nakli alanında hemen tüm
süreçlerinden geçerek bu günlere gelmemizde üç ana unsur büyük rol oynadı: Medya
ve Diyanet İşleri başta olmak üzere toplumumuzun etkin kurumları; ülkemize
çağdaş bir yasa kazandıran Meclisimiz ve ülkemizi organ nakli alanında çağdaş
ülkeler düzeyine yükselten tıp adamları ve kurumları. Organ naklinin bu üç temel
taşı, dayanışmasını güçlendirdiği sürece, bu alanda yapılamayacak çok az şey
kalacaktır.
Ülkemizin transplantasyon çalışmalarının yoğunlaşmasında şüphe
siz dünya transplantasyon
birlikleriyle kurduğumuz bağın rolü büyüktür. Ülkemizle diğer ülkeler arasındaki
ortak bilimsel çalışmalar,
özellikle Dünya Transplantasyon Derneği, Orta Doğu Organ Nakli Derneği (MESOT)
ve Türkiye Organ Nakli Derneği’nin (T.O.N.D) Transplantation
Proceedings’e üye olmasıyla daha da yoğunlaşmıştır.
Türkiye Organ Nakli Derneği’nin 2001 yılı Kasım ayında yaptığı bu kongre, yoğun ulusal ve uluslararası katılımlı altıncı bilimsel kongresidir. Türkiye’nin uzun süredir sürdürdüğü öncü bi limsel çalışmaların gelişerek
ilerleyen bir uzantısı
niteliğindedir. Türkiye, 2008 yılında yapılacak olan Dünya Organ Nakli
Kongresi’ne ev sahipliği yapmaya aday olmuş ve bunun da kararı alınmıştır. Artık
ülkemiz, bu tür bir bilimsel organizasyonu başaracak güce
ulaşmıştır.
Ölümden dönen hastalarımızın şimdi
bir sporcu olarak olimpiyat oyunları düzenlemeleri, Türkiye’de umudun nasıl da
yeşerebileceğinin göstergesi olmaktadır.
Bizler, geçen bu yirmibeş yılın başarılı sürecinin mutluluğunu yaşıyoruz."•